Türk milletinin tarih sahnesinde üstlendiği rol, yalnızca bir coğrafya üzerinde kurulan devletlerin sınırlarıyla sınırlı değildir. Yüzyıllar boyunca Türkler, İslam’ın bayraktarlığını yapmış ve bu bayraktarlık, hem medeniyet kurma gücünü hem de kendi varoluşlarını anlamlandırma çabasını beraberinde getirmiştir. Ancak bugün, tarih sahnesinde bu misyonun yeniden ele alınması, sadece geçmiş bir rolü hatırlamaktan ziyade geleceğe dair derin bir iradenin ortaya konması anlamına gelmektedir. Türkler, ya yeniden İslam’ın bayraktarlığını üstlenecek ya da tarih sahnesinden silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
İslam’ın bayraktarlığı, salt dinî bir misyon olarak anlaşılmamalıdır. Bu, aynı zamanda ahlaki, kültürel ve toplumsal bir yükümlülüktür. Türk milleti, tarihin kritik dönemlerinde İslam’ın ahlaki değerlerini savunmuş ve bu değerleri yeryüzünde yaşatma çabasıyla hareket etmiştir. Ancak modern dünyanın karmaşası içinde, kültürel emperyalizm adı verilen yeni bir düşmanla karşı karşıya gelmiştir. Bu emperyalizm, toprakları işgal etmeden zihinleri ele geçirme stratejisini güder. Kültürel emperyalizm, yalnızca fiziksel bir işgal değil; aksine, milletlerin kendi köklerinden koparılmasını, kimliklerinin silinmesini ve başka bir kültürün tahakkümü altına girmesini hedefler.
Bugün, Türk milleti bu kültürel emperyalizmin baskısı altındadır. Batı medeniyetinin sunduğu değerler, özgürlük, bireysellik ve tüketim kültürü olarak sunulsa da, derinlerde yatan gerçek, milletlerin köklerinden koparılmasıdır. Zihinlerimize vurulan pagan prangaları, bizi tarihimizden ve değerlerimizden uzaklaştırma amacı taşır. Bu prangalar, yalnızca birer kültürel simge değil, aynı zamanda milletimizin varoluşunu tehdit eden zincirlerdir. Ancak bu zincirleri kırmak bizim elimizdedir. Zihnimize geçirilen prangaları teker teker kırarak, kendi irademizi yeniden ortaya koymak zorundayız.
Türk milletinin tarih yapma iradesi, yalnızca geçmişte kalmış bir hatıra değildir. Bugün de bu irade, milletin kaderini şekillendirebilir. Ancak bu iradenin yeniden canlanabilmesi, kimliğimizin ve tarihimizin bilincine varmamızla mümkündür. Tarih yapmak, sadece geçmişin başarılarını tekrarlamak değil, geleceğe dair güçlü bir iradeye sahip olmaktır. Bugün, Türk milletinin önünde duran en büyük mesele, bu iradeyi yeniden kuşanmaktır. Bu irade, yalnızca İslam’ın bayraktarlığını yeniden üstlenmekle değil, aynı zamanda kültürel emperyalizme karşı durmakla da şekillenecektir.
Eğer Türkler, İslam’ın bayraktarlığını yeniden üstlenmezse, bu coğrafyada var olma şansları tehlikeye girecektir. Çünkü bu bayraktarlık, sadece dinî bir misyon değil; aynı zamanda bir varoluş mücadelesidir. Türkler, tarih boyunca bu misyonu üstlenmiş ve bu misyon sayesinde ayakta kalmıştır. Ancak bugün, bu misyonun unutulmasıyla birlikte, millet olarak varoluşumuzun temel dayanakları da zayıflamaktadır. Tarihten uzaklaşan bir millet, tarih sahnesinde var olma şansını da kaybeder.
Kültürel emperyalizmin sunduğu sahte özgürlük, aslında bir kölelik biçimidir. Bu kölelik, zihinlerin işgal edilmesiyle başlar ve milletlerin kendi kimliklerinden koparılmasıyla sonuçlanır. Bugün Türk milletinin karşı karşıya olduğu tehlike de tam olarak budur. Bizim medeniyetimize, kültürümüze ve dinimize yabancı olan değerlerin dayatılması, aslında bu toprakların bizden alınmak istenmesidir. Bu, bir savaştır. Ancak bu savaş, fiziksel bir işgalden ziyade, zihinlerin ve kültürlerin işgalidir.
Bu topraklar, asırlardır Türk milletinin iradesiyle şekillendi. Ancak bugün, bu iradenin zayıflamasıyla birlikte, düşmanlar bu toprakları savaşmadan elimizden almak istiyorlar. Zihinlerimize vurulan prangalar, bu sürecin en önemli parçasıdır. Bu prangaları kırmak, tarih yapma irademizi yeniden canlandırmak ve kültürel emperyalizme karşı durmak zorundayız. Pagan prangaları, milletimizin köklerine yabancılaşmasına sebep olan bir zihinsel işgaldir. Ancak biz, bu prangaları kırarak yeniden tarih sahnesinde yerimizi alabiliriz.
Türk milleti ya yeniden İslam’ın bayraktarlığını üstlenecek ya da tarih sahnesinden silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu bayraktarlık, sadece bir dinî misyon değil, aynı zamanda bir varoluş mücadelesidir. Kültürel emperyalizm, bizi kendi kimliğimizden koparmaya çalışsa da, zihnimize vurulan prangaları kırarak, kendi irademizi yeniden ortaya koyabiliriz. Tarih yapma iradesi, yalnızca geçmişin başarılarına değil, geleceğe dair bir inanç ve iradeye dayanır. Bizim için en büyük mücadele, bu iradeyi yeniden canlandırmaktır.