nuri gür
  • Ruzname
      • eda ba
      • ads jr
  • Duhul Et
    • Ruzname
    • Makalat
      • Ayrılık Feryadı
      • Gölgedeki Güç
      • Kendi Olmak
      • Para Ve Politika
  1. Buradasınız:  
  2. Anasayfa

nurigür

İmparatorlukların Gölgesi ve Küresel Dengede Türkiye’nin Yeri

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
Kategori: Para Ve Politika
Yayınlandı: 15 Şubat 2025
Görüntüleme: 90
  • TürkiyeStratejisi
  • KüreselDenge
  • JeopolitikTürkiye
  • TeknolojikBağlılık
  • EnerjiGüvenliği

 Gürcistan sokaklarında yankılanan ayak sesleri, aslında çok daha büyük bir hikâyenin parçası. Tiflis’teki protestoların ritmi, yalnızca bir ülkenin iç çalkantısını değil, aynı zamanda küresel düzeyde süregelen güç mücadelesini de yansıtıyor. Tarih boyunca, coğrafyanın kader olduğu söylendi. Ancak günümüzde, kader artık yalnızca haritalarda değil, ekonomik yatırımlarda, enerji hatlarında, askeri ittifaklarda ve teknolojik dönüşümlerde şekilleniyor. Gürcistan’ın Rusya ve Avrupa arasında sıkışan varoluş mücadelesi, bir zamanlar Osmanlı’nın Avrupa, Rusya ve Orta Doğu arasında oynadığı denge politikasına benziyor. Ve bu denklemin tam ortasında, bugün de Türkiye var.

Türkiye, tarihi boyunca doğu ile batı arasında bir köprü görevi üstlendi. Ancak köprü olmak her zaman bir avantaj değildir; bazen üzerinden geçenlerin ağırlığı altında çatırdamak da mümkündür. Gürcistan, Ukrayna ve Moldova gibi ülkeler bugün Avrupa mı, yoksa Rusya mı sorusuna yanıt ararken, Türkiye çok daha büyük bir ikilemin içinde: Dünya düzeninin değiştiği bir çağda, yeni oyun kurucu mu olacak, yoksa büyük güçlerin gölgesinde mi kalacak?

Devamını oku: İmparatorlukların Gölgesi ve Küresel Dengede Türkiye’nin Yeri

İki Şehrin Hikâyesi Ve Türkiye'nin Kaderi

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
Kategori: Para Ve Politika
Yayınlandı: 15 Şubat 2025
Görüntüleme: 52
  • İnovasyonEkosistem
  • BilgiEkonomisi
  • ÜniversiteSanayiİşbirliği
  • TeknolojiVeGirişimcilik
  • TürkiyeİçinStrateji

 

Bir ülkenin geleceği, sahip olduğu fikirlerin niteliğiyle ölçülür. Ama fikirlerin gücü, onları hayata geçirebilecek bir ekosistemle anlam kazanır. Oxford ve Cambridge gibi şehirler, tarihin akışı içinde bilgiyi tekeline alan, yüzyıllar boyunca fikirleri birer mücevher gibi işleyip saklayan akademik kaleler olarak bilinir. Ancak ironik bir şekilde, en parlak zekâların yetiştiği bu şehirler, kendilerine yetebilecek büyüklükte bir üretim alanına sahip değildir. İngiltere’nin mevcut siyasi düzeni ve planlama yasaları, bu şehirlerin dünya çapındaki inovasyon gücünü gerçeğe dönüştürebilmesini engelleyen prangalar olmuştur.

Türkiye için de benzer bir kader geçerli mi? Biz de, potansiyelimizi zincirleyen, ilerleyişimizi sınırlayan görünmez duvarlarla mı çevriliyiz? Anadolu’nun üniversite şehirleri, İstanbul’un finans ve teknoloji hub’ları ya da sanayi bölgelerimiz, Oxford ve Cambridge’in karşılaştığı kısıtlamalara benzer engellerle mi boğuşuyor?

 

Devamını oku: İki Şehrin Hikâyesi Ve Türkiye'nin Kaderi

Görünmeyen Çizgilerin Ötesinde

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
Kategori: Para Ve Politika
Yayınlandı: 15 Şubat 2025
Görüntüleme: 83
  • TürkiyeJeopolitik
  • KüreselGüçDengeleri
  • YeniDünyaDüzeni
  • EkonomikBağımsızlık
  • TeknolojikDönüşüm

 

Bazen bir devrin kapanışı sessiz olur; gürültü kopmaz, bayraklar yarıya indirilmez, anıtlar yıkılmaz. Ama sabah uyandığımızda her şeyin değiştiğini fark ederiz. Bugün dünya, tam da böyle bir dönüşüm yaşıyor. Eskinin büyük anlatıları, ideolojik kurgular, ekonomi ve siyaset oyunları birer birer geçerliliğini yitiriyor. Küresel düzenin aktörleri, yeni stratejiler geliştirirken, sınırların ve ideolojilerin ötesinde bir gerçeklik beliriyor: Güç, artık alışılmış adreslerinde değil.

 

Özellikle Batı’da yaşanan siyasal ve ekonomik kırılmalar, sistemin temellerini sarsıyor. ABD’de DEI (çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık) gibi kavramlar bir yanda siyasi bir silaha dönüşürken, diğer yanda eski güç merkezleri, daha milliyetçi, daha katı bir tavırla küresel sermayeyi yeniden yönlendirmeye çalışıyor. Donald Trump’ın yeniden yükselişi, yalnızca bir siyasi figürün dönüşü değil; dünya siyasetinin yeni bir gerçekliğe evrilmesi anlamına da geliyor. Artık küreselleşme, serbest piyasa, çeşitlilik gibi kavramlar sorgulanıyor, yerini güç siyasetinin sert gerçeklerine bırakıyor.

 

Devamını oku: Görünmeyen Çizgilerin Ötesinde

Gökyüzüne Açılan Kapı

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
Kategori: Para Ve Politika
Yayınlandı: 15 Şubat 2025
Görüntüleme: 57

 

Gök kubbenin altında her milletin kendi hikâyesi vardır. Kimileri tarih sahnesinde gökyüzüne yükselmiş, kimileri ayakları yere basarken bile ufku görememiştir. Türkiye, son yıllarda teknoloji, savunma ve uzay alanlarında yazdığı hikâyeyi yepyeni bir boyuta taşıyor. Somali’de bir uzay limanı inşa etmek, Ay’a ulaşmayı hedeflemek ve askeri gücünü gökyüzüne taşımak, bu yeni anlatının kilit taşlarından bazıları. Ancak bu yükselişin ardında sadece teknik bir çaba değil, daha büyük bir felsefi, ekonomik ve jeopolitik dönüşüm yatıyor.

 

Dünya sahnesinde büyük güçler kendi alanlarını genişletirken, Türkiye’nin de yeni bir oyun kurmaya çalıştığı aşikâr. Uzay sadece bilimsel bir merakın ötesinde, stratejik, ekonomik ve askeri bir hamle alanıdır. Gökyüzüne bakarken, ayaklarımızın bastığı zeminin ne kadar sağlam olduğunu sorgulamak da gerekir. İşte bu yüzden, Türkiye’nin uzay hamlesi sadece teknolojiyle değil, toplumun genel motivasyonu, ekonomik koşullar ve küresel güç dengeleri ile birlikte ele alınmalıdır.

Devamını oku: Gökyüzüne Açılan Kapı

Sayfa 10 / 13

  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13

Ana Menü

  • nurigür

Giriş Formu

  • Şifrenizi mi unuttunuz?
  • Kullanıcı adınızı mı unuttunuz?
  • Bir hesap oluşturun
  • Tevhidin Gölgesinde Merkeze Dönüş

    Günlerin ardı sıra yığıldığı bir çağda yaşıyorum; takvim yaprakları değil de sanki yıldızlar düşüyor gökyüzünden, her biri bir hakikati söndürerek. Zaman dediğimiz şey, artık içinde yön barındırmayan dev bir döngüye dönüştü; merkezini kaybetmiş bir çark gibi dönüyor, fakat nereye döndüğünü bilen yok. Eskiden zamanın kutsallığı vardı; bir doğuşun, bir ölüşün, bir dirilişin ritmiyle yoğrulurdu insan. Şimdi ise saatler yalnızca üretim periyotlarını, tüketim kampanyalarını ve sinir krizi aralıklarını ölçen metalik bir tanrı gibi. Bense bu anlamsız ritmin ortasında hâlâ bir merkezin varlığını hissediyor, kaybolmuşun izini süren bir seyyah gibi geçmişin kozmik ahengini kulaklarımda duymaya çalışıyorum.

    Bir zamanlar gökyüzü yalnızca astronomik bir veri kümesi değildi; yıldızlar, göç eden ruhlar gibi semayı geçerken hikmetin harflerini yazardı. Kozmosun matematiği, zihnin değil, kalbin sezgisiyle okunurdu. Fakat sonra biri çıkıp dedi ki: “Dünya dönüyor.” O sözle birlikte yalnızca yeryüzü değil, düşünce de döndü. Artık gök değil, göz egemendi; sezgi değil, hesap belirleyiciydi. Evrenin merkezinde duran kutsal dünya fikri, o cümleyle birlikte yerle bir oldu. O an, insanlık kendi eksenini de kaybetti. Kopernik yalnızca astronomiyle değil, hakikatle ilgili bir kırılma başlatmıştı. Bu kırılma, zamanla merkezî olan her şeyi değersizleştiren bir seküler depreme dönüştü. Artık ne Tanrı göklerin tepesindeydi, ne insan kendini kainatın anlam halkası içinde hissediyordu.

    Devamını oku: Tevhidin Gölgesinde Merkeze Dönüş

  • Kadının İnsanlığın Temel Taşı Oluşu

    İnsanlık tarihi boyunca kadın, yalnızca biyolojik bir varlık olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel düzenin temel taşı olarak varlık göstermiştir. Doğanın bir parçası gibi görülen kadın, aynı zamanda bilincin, üretimin ve medeniyetin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ancak, tarih boyunca kadının bu konumu her zaman hakkıyla teslim edilmemiş, çoğu zaman bastırılmış, sınırlandırılmış veya göz ardı edilmiştir. Hak ettiği saygıyı ve değeri bulamadığı dönemler, toplumların da gerilediği, insanlığın eksik kaldığı dönemler olmuştur.

    Kadının toplumdaki rolü tarihsel olarak farklı kültürlerde değişkenlik göstermiş, bazı medeniyetlerde kadın bir güç ve otorite figürü olarak görülürken, bazılarında yalnızca itaat eden bir varlık olarak değerlendirilmiştir. Fakat insanın değeri, cinsiyetle ölçülemez. Kadın ve erkek, insanlık çatısının iki eşit sütunu olarak varlık gösterir. Bu eşitlik, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve hukuki bir eşitliktir. Bir toplumun gerçek anlamda kalkınması, kadın ve erkeğin bir arada, hak ve sorumluluk bakımından eşit koşullarda yaşaması ile mümkündür.

    Devamını oku: Kadının İnsanlığın Temel Taşı Oluşu

  • Kırılgan Demokrasi

    Dünyanın siyasi sahnesinde yankılanan en büyük trajediler, genellikle öncesinde sessiz bir fısıltıyla başlar. Almanya’da aşırı sağın yükselişi, sadece bir ülkenin değil, bir kıtanın, hatta belki de bir medeniyetin derinlerde yatan fay hatlarını harekete geçiren bir sarsıntıdır. Geçmişin gölgeleri, 1930’ların karanlık dehlizlerinden süzülerek bugünün Avrupa’sına ulaşmış, rüzgarın yönünü değiştirerek küresel demokratik düzenin kırılganlığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ancak, bu dalganın Türkiye’ye ulaşmayacağını düşünmek, gemisini fırtınada rotasız bırakmış bir kaptanın saflığına benzer. Türkiye’nin tarihinde, kimlik ve ideoloji üzerinden şekillenen gerilimler, Avrupa’daki dönüşümlerin bir yansıması olmaktan çok, onunla iç içe geçmiş bir hikâyenin parçasıdır. Demokrasi, burada da bir avuç toprağa ekilen narin bir tohum gibi, bazen büyümeye yüz tutmuş, bazen sert rüzgârlarla savrulmuş, ama hiçbir zaman köklerini tamamen kaybetmemiştir.

    Ancak, demokrasinin yalnızca seçim sandığında belirlenen bir ritüelden ibaret olmadığı gerçeği, çoğu zaman göz ardı edilmiştir. Oysa özgürlük, sadece oy pusulasına işaretlenen bir tercih değil, bireyin günlük yaşamında hissettiği, soluduğu, varlığına içkin bir hakikat olmalıdır. Almanya’daki aşırı sağın yükselişinin temelinde, ekonomik belirsizliklerin, kimlik krizlerinin ve küreselleşmenin doğurduğu güvensizliğin yattığını söyleyen siyaset bilimciler, aslında tüm bu parametrelerin Türkiye’de de benzer şekilde var olduğunu göz ardı edemezler. Büyük şehirlerin caddelerinde yankılanan huzursuzluk, kırsal kesimlerde fısıldanan gelecek kaygısı ve medya üzerinden inşa edilen korku politikaları, demokrasinin ruhunu adeta bir paslı çivi gibi sabitlemekte, hareket alanını daraltmaktadır. Bugün Avrupa’da yükselen milliyetçi dalga, Türkiye’de de kendi yankısını bulmuş, sokaklarda, kahvehanelerde, sosyal medya platformlarında dillendirilen en temel söylemler haline gelmiştir. Sınırlar kapatılmalı, kültürel saflık korunmalı, geçmişin görkemi yeniden inşa edilmelidir. Ancak bu retorik, bir halkın geleceğini kurma idealinden çok, onu geçmişin hatalarına zincirleme arzusunu barındırmaktadır.

    Devamını oku: Kırılgan Demokrasi

Popüler Etiketler

Düşünce 7 Özgürlük 6 Doğa 4 Diriliş 4 Hakikat 4 Dönüşüm 3 Kimlik Arayışları 2 Siber Dolandırıcılık 2

Eski Gönderiler

  • İlahi Adaletin Terazisi ve Vahdetin Işığı
  • Secdeyle Dirilen Medeniyet: Kudüs’ün Sessiz Çağrısı
  • İhlâsın Eşiğinde Bir Bayram: Kalpten Kalbe Kurulan Medeniyet
  • Dergin Varsa, Derdin Hakikattir
  • Sessizliğin Eşiğinde, Dirilişin İzinde
  • Düşüncenin Özgürlüğü, Evrimi ve Toplumsal Dönüşüm
  • Giriş yap