nuri gür
  • Ruzname
      • eda ba
      • ads jr
  • Duhul Et
    • Ruzname
    • Makalat
      • Ayrılık Feryadı
      • Gölgedeki Güç
      • Kendi Olmak
      • Para Ve Politika
  1. Buradasınız:  
  2. Anasayfa
  3. Mesel
  4. Ruzname

Hakikatin Peşinde

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
  • Özgürlük
  • Sanat
  • Hakikat
  • Felsefe
  • Toplum

Bilinç, kendi ağırlığını taşımakta zorlanan bir yük gibi zihnimizde yankılanırken, insanın içine düştüğü bunalım, kendi gerçekliğiyle hesaplaşamamanın cezası olarak derinleşir. Her çağın kendine has krizleri, hakikatin sisler arasında kaybolmasına sebep olurken, insan zihni sürekli olarak bu sis perdesini aralamaya çalışır. Fakat bazen, hakikatin aydınlığı gözleri kamaştıracak kadar şiddetli olduğunda, insanlar gerçeğin karşısında gözlerini kapamayı tercih ederler.

Bunalımın kaynağı yalnızca insanın iç dünyasında mı saklıdır, yoksa dış dünyada kurulan sahte gerçeklikler mi insanı iç dünyasında bir çöküşe sürükler? İnsanlık tarihi boyunca o, anlam arayışında sürekli olarak bir çatışmanın içine düşmüştür. Bu çatışma, ruhun en derinlerinde yankılanan bir savaşın tezahürü gibidir.

Devamını oku: Hakikatin Peşinde

İslam'ın Dirilişi ve Çağrısı

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
  • Düşünce
  • Diriliş
  • İnanç
  • Sanat
  • Aksiyon

İnsanlık tarihi, medeniyetlerin doğuşu, yükselişi ve çöküşüyle şekillenmiş, her yıkımın ardından yeni bir diriliş doğmuştur. Bir medeniyet, düşüncede, inançta, sanatta ve aksiyonda köklü bir dönüşüm geçirmedikçe, gerçekten dirilmiş sayılmaz. Tarihin farklı dönemlerinde, yıkımın eşiğine gelen toplumlar, yeni bir bilinçle uyanarak yeniden inşa sürecine girmişlerdir. Ancak bu diriliş, sadece fiziki yapıların yeniden inşasıyla sınırlı kalmaz; esas olan, zihniyetin, ruhun ve ahlakın yeniden şekillenmesidir.

Bugün, bu bilinçle hareket etme zamanı gelmiştir. Dünya sahnesinde belirsizliklerin arttığı, düşüncenin köreldiği, inancın zayıfladığı, sanatın anlamını yitirdiği ve aksiyonun amaçsızlaştığı bir dönemde, köklü bir silkinişe duyulan ihtiyaç her zamankinden daha fazladır. Diriliş, basit bir yeniden yapılanma değildir; bilakis, geçmişin tortularını temizleyerek, yeni bir anlayışla geleceği inşa etmektir. Şimdi, derin bir sorgulama yaparak, hangi aşamada bulunduğumuzu ve nasıl bir yol izlememiz gerektiğini ortaya koymanın vaktidir.

Devamını oku: İslam'ın Dirilişi ve Çağrısı

Varoluşun Kilidini Açan Anahtar

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
  • Özgürlük
  • Anlam Arayışı
  • Bağ Kurma
  • Üretkenlik
  • Acı ve Dönüşüm

Yaşamın en büyük bilmecesi, insanın kendini hangi anlam çerçevesinde var ettiğidir. İnsan, sadece hayatta kalmak için yaşamaz; onun ruhunda, varlığının nedenini keşfetme arzusu vardır. Bu arayış, bazen bir çöl gibi kavurucu ve sert, bazen de bir okyanus gibi derin ve sonsuzdur. Fakat anlam, ne tek bir kaynaktan beslenir ne de herkes için aynı şekilde açığa çıkar. Anlam, bireyin kendi bilinciyle şekillenir, çevresindeki dünyayla etkileşime girerek zenginleşir ve zaman içinde yeni formlara bürünür. 

Düşünün ki, bir sabah uyandığınızda her şey anlamsızlaşmış olsun. Bildiğiniz tüm doğrular yıkılmış, inandığınız tüm değerler kaybolmuş, geleceğe dair beslediğiniz umutlar buharlaşmış olsun. İnsan böyle bir boşlukta ne yapar? Çoğu kişi, bir hedefe ulaşmaya odaklanarak yaşadığını düşünse de, gerçek motivasyonun temelinde anlam arayışı yatar. İnsan, yaşamı boyunca anlamı keşfetmeye çalışır, bazen yanlış yollara sapar, bazen de büyük aydınlanmalar yaşar. Bu keşif yolculuğu, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal ve tarihsel bir süreçtir.

Devamını oku: Varoluşun Kilidini Açan Anahtar

  1. Özgürlüğün Yalnızlığı ve Varoluşsal Kaygı
  2. Yanan Banknotun Gölgesinde

Sayfa 4 / 8

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8

Ana Menü

  • nurigür

Giriş Formu

  • Şifrenizi mi unuttunuz?
  • Kullanıcı adınızı mı unuttunuz?
  • Bir hesap oluşturun
  • Tevhidin Gölgesinde Merkeze Dönüş

    Günlerin ardı sıra yığıldığı bir çağda yaşıyorum; takvim yaprakları değil de sanki yıldızlar düşüyor gökyüzünden, her biri bir hakikati söndürerek. Zaman dediğimiz şey, artık içinde yön barındırmayan dev bir döngüye dönüştü; merkezini kaybetmiş bir çark gibi dönüyor, fakat nereye döndüğünü bilen yok. Eskiden zamanın kutsallığı vardı; bir doğuşun, bir ölüşün, bir dirilişin ritmiyle yoğrulurdu insan. Şimdi ise saatler yalnızca üretim periyotlarını, tüketim kampanyalarını ve sinir krizi aralıklarını ölçen metalik bir tanrı gibi. Bense bu anlamsız ritmin ortasında hâlâ bir merkezin varlığını hissediyor, kaybolmuşun izini süren bir seyyah gibi geçmişin kozmik ahengini kulaklarımda duymaya çalışıyorum.

    Bir zamanlar gökyüzü yalnızca astronomik bir veri kümesi değildi; yıldızlar, göç eden ruhlar gibi semayı geçerken hikmetin harflerini yazardı. Kozmosun matematiği, zihnin değil, kalbin sezgisiyle okunurdu. Fakat sonra biri çıkıp dedi ki: “Dünya dönüyor.” O sözle birlikte yalnızca yeryüzü değil, düşünce de döndü. Artık gök değil, göz egemendi; sezgi değil, hesap belirleyiciydi. Evrenin merkezinde duran kutsal dünya fikri, o cümleyle birlikte yerle bir oldu. O an, insanlık kendi eksenini de kaybetti. Kopernik yalnızca astronomiyle değil, hakikatle ilgili bir kırılma başlatmıştı. Bu kırılma, zamanla merkezî olan her şeyi değersizleştiren bir seküler depreme dönüştü. Artık ne Tanrı göklerin tepesindeydi, ne insan kendini kainatın anlam halkası içinde hissediyordu.

    Devamını oku: Tevhidin Gölgesinde Merkeze Dönüş

  • Kadının İnsanlığın Temel Taşı Oluşu

    İnsanlık tarihi boyunca kadın, yalnızca biyolojik bir varlık olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel düzenin temel taşı olarak varlık göstermiştir. Doğanın bir parçası gibi görülen kadın, aynı zamanda bilincin, üretimin ve medeniyetin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ancak, tarih boyunca kadının bu konumu her zaman hakkıyla teslim edilmemiş, çoğu zaman bastırılmış, sınırlandırılmış veya göz ardı edilmiştir. Hak ettiği saygıyı ve değeri bulamadığı dönemler, toplumların da gerilediği, insanlığın eksik kaldığı dönemler olmuştur.

    Kadının toplumdaki rolü tarihsel olarak farklı kültürlerde değişkenlik göstermiş, bazı medeniyetlerde kadın bir güç ve otorite figürü olarak görülürken, bazılarında yalnızca itaat eden bir varlık olarak değerlendirilmiştir. Fakat insanın değeri, cinsiyetle ölçülemez. Kadın ve erkek, insanlık çatısının iki eşit sütunu olarak varlık gösterir. Bu eşitlik, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve hukuki bir eşitliktir. Bir toplumun gerçek anlamda kalkınması, kadın ve erkeğin bir arada, hak ve sorumluluk bakımından eşit koşullarda yaşaması ile mümkündür.

    Devamını oku: Kadının İnsanlığın Temel Taşı Oluşu

  • Kırılgan Demokrasi

    Dünyanın siyasi sahnesinde yankılanan en büyük trajediler, genellikle öncesinde sessiz bir fısıltıyla başlar. Almanya’da aşırı sağın yükselişi, sadece bir ülkenin değil, bir kıtanın, hatta belki de bir medeniyetin derinlerde yatan fay hatlarını harekete geçiren bir sarsıntıdır. Geçmişin gölgeleri, 1930’ların karanlık dehlizlerinden süzülerek bugünün Avrupa’sına ulaşmış, rüzgarın yönünü değiştirerek küresel demokratik düzenin kırılganlığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ancak, bu dalganın Türkiye’ye ulaşmayacağını düşünmek, gemisini fırtınada rotasız bırakmış bir kaptanın saflığına benzer. Türkiye’nin tarihinde, kimlik ve ideoloji üzerinden şekillenen gerilimler, Avrupa’daki dönüşümlerin bir yansıması olmaktan çok, onunla iç içe geçmiş bir hikâyenin parçasıdır. Demokrasi, burada da bir avuç toprağa ekilen narin bir tohum gibi, bazen büyümeye yüz tutmuş, bazen sert rüzgârlarla savrulmuş, ama hiçbir zaman köklerini tamamen kaybetmemiştir.

    Ancak, demokrasinin yalnızca seçim sandığında belirlenen bir ritüelden ibaret olmadığı gerçeği, çoğu zaman göz ardı edilmiştir. Oysa özgürlük, sadece oy pusulasına işaretlenen bir tercih değil, bireyin günlük yaşamında hissettiği, soluduğu, varlığına içkin bir hakikat olmalıdır. Almanya’daki aşırı sağın yükselişinin temelinde, ekonomik belirsizliklerin, kimlik krizlerinin ve küreselleşmenin doğurduğu güvensizliğin yattığını söyleyen siyaset bilimciler, aslında tüm bu parametrelerin Türkiye’de de benzer şekilde var olduğunu göz ardı edemezler. Büyük şehirlerin caddelerinde yankılanan huzursuzluk, kırsal kesimlerde fısıldanan gelecek kaygısı ve medya üzerinden inşa edilen korku politikaları, demokrasinin ruhunu adeta bir paslı çivi gibi sabitlemekte, hareket alanını daraltmaktadır. Bugün Avrupa’da yükselen milliyetçi dalga, Türkiye’de de kendi yankısını bulmuş, sokaklarda, kahvehanelerde, sosyal medya platformlarında dillendirilen en temel söylemler haline gelmiştir. Sınırlar kapatılmalı, kültürel saflık korunmalı, geçmişin görkemi yeniden inşa edilmelidir. Ancak bu retorik, bir halkın geleceğini kurma idealinden çok, onu geçmişin hatalarına zincirleme arzusunu barındırmaktadır.

    Devamını oku: Kırılgan Demokrasi

Popüler Etiketler

Düşünce 7 Özgürlük 6 Doğa 4 Diriliş 4 Hakikat 4 Dönüşüm 3 Kimlik Arayışları 2 Siber Dolandırıcılık 2

Eski Gönderiler

  • İlahi Adaletin Terazisi ve Vahdetin Işığı
  • Secdeyle Dirilen Medeniyet: Kudüs’ün Sessiz Çağrısı
  • İhlâsın Eşiğinde Bir Bayram: Kalpten Kalbe Kurulan Medeniyet
  • Dergin Varsa, Derdin Hakikattir
  • Sessizliğin Eşiğinde, Dirilişin İzinde
  • Düşüncenin Özgürlüğü, Evrimi ve Toplumsal Dönüşüm
  • Giriş yap