
- Ayrıntılar
- Yazan: nurigur
Türk milletinin tarih sahnesinde üstlendiği rol, yalnızca bir coğrafya üzerinde kurulan devletlerin sınırlarıyla sınırlı değildir. Yüzyıllar boyunca Türkler, İslam’ın bayraktarlığını yapmış ve bu bayraktarlık, hem medeniyet kurma gücünü hem de kendi varoluşlarını anlamlandırma çabasını beraberinde getirmiştir. Ancak bugün, tarih sahnesinde bu misyonun yeniden ele alınması, sadece geçmiş bir rolü hatırlamaktan ziyade geleceğe dair derin bir iradenin ortaya konması anlamına gelmektedir. Türkler, ya yeniden İslam’ın bayraktarlığını üstlenecek ya da tarih sahnesinden silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
İslam’ın bayraktarlığı, salt dinî bir misyon olarak anlaşılmamalıdır. Bu, aynı zamanda ahlaki, kültürel ve toplumsal bir yükümlülüktür. Türk milleti, tarihin kritik dönemlerinde İslam’ın ahlaki değerlerini savunmuş ve bu değerleri yeryüzünde yaşatma çabasıyla hareket etmiştir. Ancak modern dünyanın karmaşası içinde, kültürel emperyalizm adı verilen yeni bir düşmanla karşı karşıya gelmiştir. Bu emperyalizm, toprakları işgal etmeden zihinleri ele geçirme stratejisini güder. Kültürel emperyalizm, yalnızca fiziksel bir işgal değil; aksine, milletlerin kendi köklerinden koparılmasını, kimliklerinin silinmesini ve başka bir kültürün tahakkümü altına girmesini hedefler.
Bugün, Türk milleti bu kültürel emperyalizmin baskısı altındadır. Batı medeniyetinin sunduğu değerler, özgürlük, bireysellik ve tüketim kültürü olarak sunulsa da, derinlerde yatan gerçek, milletlerin köklerinden koparılmasıdır. Zihinlerimize vurulan pagan prangaları, bizi tarihimizden ve değerlerimizden uzaklaştırma amacı taşır. Bu prangalar, yalnızca birer kültürel simge değil, aynı zamanda milletimizin varoluşunu tehdit eden zincirlerdir. Ancak bu zincirleri kırmak bizim elimizdedir. Zihnimize geçirilen prangaları teker teker kırarak, kendi irademizi yeniden ortaya koymak zorundayız.

- Ayrıntılar
- Yazan: nurigur
Tarih, sadece geçmişin tozlu raflarına hapsedilmiş olaylar zinciri değildir. O, her bireyin ve her toplumun kimliğini şekillendiren bir kudrettir. Pasif nihilizm içinde yaşayanlar ise bu kudretin farkında olmayan, tarihin ağında sürüklenen mankurtlardır. Pasif nihilizm, hayatın anlamsızlığına teslim olmuş, iradeyi ve eylemi terk etmiş bir zihin halidir. Bu tür bireyler ve toplumlar, yalnızca bir izleyici, hatta bir gölge gibidirler. Ne kendilerini ne de içinde yaşadıkları zamanı anlamlandırmaya çalışırlar. Nihilizmin bu pasif formu, onları “canlı cenazeler” haline getirir; dışarıdan bakıldığında varmış gibi görünürler ama içlerinde herhangi bir kıpırdanış, bir uyanış yoktur. Zamanın içinde bir yaprak gibi savrulurlar, tarihin öznesi olmaktan çok, nesnesi haline gelirler.
Bu duruma düşenler, tarihin farkında olmayan ve onu yazmayı bile akıllarına getirmeyenlerdir. Oysa ki, tarihi yazmak, onu yapmanın en temel adımıdır. Bir toplum kendi tarihini yazmadığı sürece, kendine ait bir irade ortaya koyamaz. Çünkü tarih bilinci, bir toplumu harekete geçiren, ona yön veren güçtür. “Tarihi yazamazsanız, tarihi asla yapamazsınız!” ifadesi, bu gerçeğin en yalın şekilde dile getirildiği cümledir. Tarihi yapmanın yolu, onu tanımaktan ve onu yazmaktan geçer. Tanımadan, öğrenmeden ve kaydetmeden tarih yazılamaz; tarih yazılmadığında ise geçmişin derinliklerinde kaybolmaya mahkum olunur.
- Yazar Hakkında: Tarih bilinci, kimlik inşası ve kültürel bağımsızlık konularına odaklanarak, bireylerin ve toplumların pasif nihilizmden kurtulup kendi geleceklerini inşa etmeleri gerektiğini vurguluyorum. Tarihi yazma ve yapma iradesini ön plana çıkararak, geçmişin bilinçli bir şekilde ele alınmasının, özgürlük ve bağımsızlık için zorunlu olduğuna inanıyorum.

- Ayrıntılar
- Yazan: nurigur
Bilginin ve Medeniyetin İzinde
Bu blog, bir fikrin, bir inancın, bir medeniyet tasavvurunun sesi olmak için var. Burada sıradanlığın ötesinde, hakikatin izini süren, geçmişten ilham alarak geleceği inşa etmeye kararlı bir anlayış hakim.
Okumak, düşünmek ve üretmek… Bunlar bir toplumun yükselişinin anahtarıdır. Tarih, büyük medeniyetlerin ancak güçlü bir ilim, kültür ve bilinç temelinde yükseldiğini defalarca kanıtladı. Bugün, bu mirası yeniden inşa etmenin vakti. Sadece izleyici değil, aktör olmanın; sadece tüketici değil, üretici olmanın zamanıdır.
Bu platform, derinlemesine analizlerin, güçlü fikirlerin ve kararlılıkla savunulan bir medeniyet idealinin buluşma noktası olacak. Burada, geçmişin köklerinden güç alarak geleceğe yön veren düşünceler konuşulacak. Söz, artık bilginin ve hakikatin peşinde koşanlarındır.
Çünkü inanıyoruz ki: Zafer, inananlarındır!